16 Haziran 2009 Salı

yürüyorum düş bahçeleri'nde



gece. alabildiğine karanlık ve alabildiğine umutsuz. bir çift cd var ellerimde. içlerinde hüznümü alıp şarkı yapmış, içime sinmiş, içim olmuş şarkılar.

ilk aşkım geliyor aklıma. yenilerine yenilmiş, yenik düşmüş, eskimiş ama eksilmemiş aşkım. şivesi bozuk bir adam. şimdi kim bilir nerde? sevmiş miydim onu, hiç sevişmiş miydik? benzer şarkıları acı(k)lı bir yüz ifadesiyle dinliyor mu o da? geliyor muyum aklına arasıra?

bu kadın'ın sesinde birşeyler var diyor yıllara meydan okuduğum dostum. okuldan kaçtığımız zamanlar dinlediğimiz şarkılar geliyor aklıma. şıpır şıpır gözyaşlarından zaferlerle kurtulan ilk sevgililer. biz büyüyoruz, masumiyetimizi çıkartıyoruz üzerimizden, çırılçıplak kalıyoruz. kendimizle tanışıyoruz yirmili yaşların ortasında, eksilmeye, yitmeye doğru gidiyoruz. tükeniyoruz.

her şarkı başka bir anı'yı öpüyor. her şarkıda yapayalnız kaldığım başka bir kavşakta buluyorum kendimi. dinlemeye cesaret edemediklerim var birde. eskiden, kalbim daha minikken yani, bu kadar çok sevmemiş, bu kadar çok üzülmemişken yine böyle can yakar mıydı şarkılar? bu kadar kurşunî miydi renkleri bilmiyorum..

büyüdükçe daha çok seviyorum bu kadını, bu şarkıları. açık yaralarıma şifa oluyor. anne tesellisi, özlenen bir dostun iç çekerek sarılması gibi, içimdekileri alıp götürüyor sözleri, uçurtma bayramlarına bırakıyor yerini. çocuklarımda dinlesin, onlarda bu şarkılarla, bu anne sesiyle büyüsün istiyorum.

kalbimdeki tüm kötülükleri savuşturup uzaklara, taa kalbimden sezen şarkısı söylüyorum en kısık sesimle. bu şarkılar değil midir ki şifa duaları?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder